ARA ÖZALTIN - ŞİİRLER -
  ARA ÖZALTIN TÜM ŞİİRLER
 

 

HASRET
 
Gözler ayrı
Yaşlar bir
Kalpler ayrı
Hasret bir.
 


SARMAŞIK
 
Bir Pazar günü idi
Karar verip
Parka gittiler.
İki sarmaşık vardı
Yanı başlarında
Takılıp kaldı
İkisinin de gözleri
Sarmaşık dallarına.
Bir sigara nefesi çeker gibi
Çektiler içlerini
Zamanın gerisinde
Sarmaşıkta gördüler
Kendilerini.
 


AĞLAYAN GÖZLER
 
Ben şiirlerimde hep çekindim
Bahsetmekten yarin saçlarından.
Kimin umurunda idi göz rengi
Sevgilimin ?
Bir gözden konuştuysam eğer
Hep ağlayan gözleri onlar
Ve de o gözler
Yalnız kendisi için değil
Belki de dünya için ağlardı.
 


İSTANBUL
 
Çocukluğumsun sen benim
Yaşlılığım olamadın.
Yağma edildi anılarım
Boşlukta kaldı
Geçmiş yıllarım.
Şimdi artık
Senin içinde
Ben
Başka bir benim.
 


ACI GERÇEK
 
Hep bulduk sandık
Aradığımız mutlulukları
Sevdiklerimizde ,
Gelip dayanıncaya kadar
Düş kırıklığı .
 


DUALAR
 
Dualarımız vardı
Eklenince birbirine
Ulaşması gereken Tanrıya
Taşlaşmış kulakların bile duyacakları
Yanık dualarımız vardı
Kulaklara çarpıp dağılan .
 


AÇLIK
 
Karınları
Ve
Beyinleri
Acıkan insanlar vardı etrafımda
Doyuruverdi birinciler
Karınlarını
Aşçı dükkanlarında .
Beyinler
Acıktı doyduğu anda .
 


EROZYON
 
Ya doğuşunu önlediler
İnsanların içinde
Sevinin ,
Ya da yediler onu
Aç kaldıkça .
 


DOSTLUK
 
Sevgi mevgi
Aşk maşk
Hasret masret
Seviyorum , meviyorum
Yemin memin
Yok böyle şeyler dostlar
Sevginin masal tarafı
Bunlar .
Dostluk öyle bir şey ki
Bir kişinin içinde
Daima iki kişi yaşar .
 
 

KADER
 
Cebindeki para kadar
Konuş dediler
Arkadaşları ,
Çocuk on beş yaşında
Dilsiz kaldı .
 


ÖZLEM
 
Bir sevgi yumağı gibi olmalı ömür ,
Kopmadan tükenmeli
Bitiş noktasında yumağın .
 


ELLER
 
Bu eller ki dost elidir
Candır , yürektir , sevgidir , aşktır
Bu eller destanıdır bir savaşın
Acımasız yaşama karşı verilen
Şarkıdır , umuttur
Ve yarınki yenginin habercisidir
Bu eller .
 


UZAKTAKİLER
 
Göz yaşlarımız yine buluştu
Yok zararı uzaklarda olsak da .
 


KALPLERDEKİ YENİ DÜNYA
 
Yeni bir dünya var oluyor
Sessiz
Habersiz ,
Bir dünya ki vatanı
Dost kalpleri insanların ,
Sınırları ,
Kardeşlik ve sevginin
Vardığı yere kadar uzanan
 

BİLEMEZSİN
 
Sen açlığın ne demek olduğunu bilemezsin
Hiç aç kalmadın ki .
 
Sen susuzluğun ne demek olduğunu bilemezsin
Hiç aç susuz kalmadın ki .
 
Sen parasızlığın ne demek olduğunu bilemezsin
Hiç parasız kalmadın ki .
 
Sen yalnız sevgiyi bilirsin bir tanem
Hiç sevgisiz kalmadın ki .
 


ÖLÜME SAYGI - Rozenberg’ler ölmemeli-
 
Onlar onurları ile öldüler ,
Bizlerse
Utancı içimizden atmaya çabalıyoruz .
Onlar ölüme koşarken
Nefesleri kesiliyor gibi idi cellatların
Çünkü böylesine bir ölüm
Canlının gücünden de güçlü idi .
 


HASRET - SEVGİLİ
 
Güneşle doğarsın her şafakta
Güneşin batışında sen varsın .
Yıldızlar göklerde yansıtır hayalini
Saman yolunda sen varsın .
Dudaklarımda yanar her an hasretin
Hayallerimin ötesinde sen varsın .
Gözlerimde buğulanırsın buram buram
Nefesimde sen varsın .
 


DÜN – BUGÜN – YARIN
 
Yollarımız
Yanlarımız
Düşlerimiz
Kırılan dişlerimiz
Yeniden doğuşumuz
İşte bunlardan oluştu
Yaşam iskeletimiz .
 


BAHAR SAHROŞLUĞU
 
Güneşi kokluyorum yapraklarda
Güneşler kucaklaşan
Çılgın bir baharın
Aşk şarkılarını duyuyorum
Yapraklardan süzülen
Rüzgarlarda .
 


KORKU
 
Çok ilerdeki günleri
Düşünmek istemiyorum .
Avucumdaki
Küçücük mutluluklar bile
Kopup kaçabilir diye
Korkuyorum.
 


YANITSIZ SORU
 
Aslında
Sen kendin için ağlamazken
Ben senin için
Neden ağlarım ?
 


GÖRÜNMEZ MEZAR
 
Her mezar içinde
Başka bir mezar gömülüdür
Gerçekleşmemiş
Özlemler ve gizemler
Yatan kalplerde .
 


TUTKU
 
Oyununa geldim duyularımın
İnemedim özüne gerçeklerin .
Sonunda
Gözlerimle duymak
Kulaklarıma görmek
Ve
Kalbimle konuşmak
Tutkusu doldu içime .
 

GİZLEME
 
Ne hasretler var gözlerinde
Söylenmemiş ,
Ne gözyaşları var orada
Dökülmemiş .
Bunları
Vazgeç saklamaktan ,
Çünkü ben duyuyorum
Gözyaşlarını sen gizlerken
Ben zaten ağlıyorum .
 


BİLGİSAYAR
 
Doluydu kafası
Bilgisayar gibi
Sonunda değişti dünyası
Ruhu öksüz kaldı .
 


GÖMÜLEN ANILAR
 
O kadar
Uzaklarda kalmış ki o günler ,
Bir zaman fırtınasında
Yığılmış
Anılarıma ulaşamıyorum .
Geçmişin çerçevesinde
Çakıla kalmış
O resimlere bakıyorum da ,
Her ölen sevdiğimle
Benden de
Bir şeylerin gömüldüğünü duyumsuyorum .
 


KÖŞE KAPMACA
 
Geriye döndüm
Köşe kapmaca .
İlk köşeyi kapışımda
Yaş on iki idi .
Yaşamımın ilk köşe dönüşü idi
İlkokul diplomam .
Son diplomama gelince ,
Yüksekti o gerçi ,
Ama ne var ki
Yanlış öğretmişlerdi
Köşe dönmeyi bana .
Çünkü baktım ,
Ellerinde
Gerçek köşeyi dönenlerin ,
Yüksek diploma yerine
Mevduat sertifikaları vardı .
 


V TELİ
 
V telimi çalıyorsun
Ve o telde oynuyorsun
Duygularımla .
 


İSTERDİM
 
Mutluca akan ırmakların üzerine eğilmiş
Bir salkım söğüt olmak isterdim .
Gölge olmak isterdim dalgaların dudaklarında
Ve sonra bir şarkının son nefesi gibi
Kaybolmak isterdim sonsuzluklarda .
 


DEVİN GÖZLERİ
 
Ve devin gözlerine baktım
Bir dünya değil
On dünya vardı gözlerine
Ve hatta
Ahret bile ordaydı .
 


İÇİMİZDEKİ BAHAR
 
Ne dolu yağar kalplerimize
Ne de bu kalpler çatlar
Susuzluktan
Çünkü içimizde bizim
Ölümsüz baharlar var .
 


DEDİM – DEDİLER
 
Dedim yalnızım çoğul içinde
Dediler : Fikir evrenin senin yoldaşın .
 
Dedim gülüş neden göçtü yüzümden
Dediler : Çünkü kalbini herkese açtın .
 
Dedim bu ruhta bir fırtına var dinmeyen
Dediler : Dayan , mutluluklar var onu izleyen .
 


FIRTINANIN SONU
 
Bilmiyorum nerede biteceğini fırtınanın
Bilmiyorum .
Harmanı savuruyorsan dur
Bekle ,
Samanın ulaşacağı yeri göremiyorum .
Rüzgarda kan var
Ekmek kanlı
Otlar artık yeşil değil
Belki de artık
Her baharın sonu yaz değil .
 


ÜÇ MEVSİM
 
Ne okşadı ellerim yapraklarını
Ne de yaşadı gözlerim
Rengini çiçeklerin
Herkes için dört mevsimdi yıl
Ben bunun ancak
Üç mevsimini yaşadım .
 


DERT HAMALI
 
Ben
Onlarla bir benim
Taşıdığım dertlerin
Çoğu benim değil
Ben onlarla dertliyim .
 


ÖLÜMDEN ÖNCE
 
Ölüme de hazırlıklı gitmeli
Uzun bir yolculuğa çıkılacakmış gibi .
Her şeyi arı bırakmalı ardında insan
Her işi bölmeli arkadaşlara
Bir gün geri dönülüp
Hesap sorulacakmış gibi .
 
21.11.1964
 


GİZLEMEK ZOR
 
Kahrolmak nedir
Diye sordum üstada
Dedi ki o
Önce güzellikleri yarat
Yıllar boyunca içinde
Sonra da onları
Gizlemek zorunda kal .
 


ÇIKAR TANELERİ
 
Hayatın harmanında
Nasıl da savruldu
O tertemiz çocuksu duygular ,
Ve de öbek öbek
Altta birikti
Çıkar taneleri .
 


AĞAÇ BAYRAMI
 
Çam yerine
Sevgi ağaçları diktim
Dost kalplerine .
 


DESEM SANA
 
Desem sana
Bahar açmış gözlerinde
Umutların ısınmış .
Desem sana
Yaz sonu ılık güneşinde
Daha bir başka günün akışı
Bir başka aydın yüzü insanların
Bir başka sevecen
Ve de gördüğüm herkeste
Bir başka güzellik var desem
Bil ki ,
Aklın egemenlik bayramı yaşanıyor
Bugün .
 


GÖRMEK İSTİYORUM
 
On yıl kaldı aramızda
On ayrı masal var hatıralarımızda
On ayrı insan ,
On ayrı duygu ,
On ayrı hayal ,
On ayrı özlem ,
On ayrı aldanış ,
On ayrı korku ,
On ayrı hasret
Ve şimdi
Berrak bir denizin dibindeki çakılları
Doyasıya seyreder gibi ,
Gözlerinden geçerek
Kendi öz dünyanda seni görmek istiyorum .
 


HABERSİZ
 
Her düşündüğümde ölümü
Seni
Beraberimde götüreceğim gelir hatırıma
Yani bir yerde
Sen yaşarken
Seni alıp götürmek gibi bir şey .
Gel gör ki
Benden sonra
Renklerini senin seçeceğin
Bir yaşam yolun olacak .
Ve sen
Hiç sezinlemeyeceksin bu yolculuğumu .
Aslında
Ben yaşadıkça vardın içimde
İçimde yaşattığın
Başka bir sendin
İşte o seni alıp götüreceğim
Senden habersiz .
 


BULAMADIM
 
İçine akan bir göz
Bir söz olamadım ruhunda yaşayan .
Umutsuzluktan yenik düştüğün yerden
Kaldıran
Kalktığın yerden seni yengilere ulaştıran
Güç olamadım .
Bir – Ben – yaratıyorum sanmıştım
Senin içinde
O boyutlara ulaşamadım .
Bir ateş arıyordum
Sevi ile beslenen
Gururla büyüyen
Umutlara korlaşan
Bir ateş ki külleri
Kor gibi yakan
Ve ömür boyu bir sevinin anılarını
Gün gibi aydınlatan
Bulamadım .
 


AYAĞA KALMAK İÇİN
 
Vermeden almak
İnsanlar için ,
Almadan vermek
Tanrıya özgü demişler .
Tapınmışlar
Cömert olan her varlığa ,
İtmişler bir kenara
Pay sahiplerini mutluluğun ,
Köpekler gibi .
Kullanmışlar yem diye
Merhameti ,
Gem vurmak için
Ruhlardaki isyana .
Yeyince tokadı düşmüşler yere
Bir heykel kadar sessiz ,
Kalkmak için ayağa ,
Ezmişler
Bir solucan ezer gibi ,
Yerde sürünen dost dediklerini
Ökçeleri ile
Bencil duygularının .
 


DEĞİŞEN NE OLDU
 
Arkana bak
Umut seli
Bugüne bak
Dünkü umutlar hala
İçinde dipdiri .
Önünde ne var ?
Serpilmiş zamana
Yeni umutlar
Daha sonra
Bugüne benzer yarınlar .
İnsanı ile
Yaşamı ile
Gecesi ve gündüzü ile
Gözyaşında
Kederinde ve sevincinde
Ve de insanoğlunun
Tüm çirkinlik ve güzelliklerinde
Değişen ne oldu ?
Unutmayalım
Bu arda tornacı Mehmet’in
Dördüncü çocuğu oldu .
 


SAVAŞÇININ GÜCÜ
 
Çam dallarına asılmış
Oyuncaklar gibidir umutlar ,
Hasret acısı
Mumda yanan fitil gibi .
Bir yıl daha yaşlandı gönül ,
Bak ki savaşçının gücü
Yerli yerindedir .
Olmasın kuşkusu kimsenin
Biz parça parça bir bütünüz
Çünkü biz ,
Sevgiyiz , şefkatiz , hasretiz .
Çünkü ,
Dünüz , bugünüz , yarınız biz .
 


GERÇEK BAHAR GELECEK
 
Belki de en çok ağladığın
Umutsuz , karanlık
Ve etrafında her şeyi çirkin gördüğün
Bir gecenin sabahında
Çingene kadının sesini duyacaksın
-         Papatyalar , dağ çiçekleri -
Bu ses anımsatacak sana
Erken bir ilkyazın gelişini
Yine o anda anlayacaksın
Duvardaki takvimin
Dışarıdaki baharın
Ve içinde donmuş , kaskatı ,
Karanlık bir dünyanın
Üç ayrı gerçek olduğunu .
 


GÖZLERİNDEKİ YAĞMUR
 
İki kez yaşıyorum
Aynı duyguları
Biri senin
Biri de benim için .
Gözlerindeki yağmur
Taşarken gözlerime
Bir senin için ağlıyorum
Bir de benim için .
Aydınlıklarda
Görüyorum artık düşlerimi
Umutlar şekilleniyor
Ufukta
Ona doğru atıyorum
Adımlarımı
Bir adım senin
Bir adım benim için .
 


BİR BAŞKA OLACAK HASAT
 
Çıkarcı duyguları
Sök at içinden
O boşluğa
Hak duygusunu işle ,
Sonra
Tut sevgi ile yoğur
Saç insanlığın kalbine
Ve bekle .
Gör ki
Şefkat güneş kadar sıcak
Yağmur gibi bereketli olunca
Gözyaşları
Sevgi başaklarında
Bir başka olacak hasat
Ve daha sonra
Dostça paylaşılacak sevgi
Kardeş sofralarında .
 


PARÇALANAN MOZAİKLER
 
Önce çocuk dediler
Pazarlıksız , saf , arı duyguların
Sahiplerine .
Bütünleşmişti renkler
Sevgi mozaiklerinde çocukların .
Daha sonra
Büyüdüler çocuklar
Artık onlar gençtiler .
Ve bir gün
Parçalandı kalplerinde gençlerin
Mozaikler
Birer birer
Onlar artık büyüktüler .


AŞKA ÖVGÜ
 
Çölleşen ruhlarda ırmak
Çatlayan dudaklarda şebnem
Durgun kalplerde fırtınasın sen .
Kararmış umutlarda kıvılcım
Kopmuş kalplerde bir doğuş
Islak gözlerde bir tesellisin sen .
Seninle şekillenir
Yansır sende
Evreninde nesi varsa insanın .
Sen dudaklarda titreyen heyecan
Fırçalarda resim
Keskilerde heykel
Kalemlerde şiir
Sen ruhlarda gerçek
Düşüncelerde bilim olursun .
Ulaşılmaz ışıksın sen
Tükendiği yerde başlayan
Ve
Tek bir tümce var özünü anlatan
- Altında herkesin
Gönlünce ezilmek istediği
Taşınmaz bir dertsin sen - .
 


PATLADI PATLAYACAK – ALEV ALEV -
 
Umutlar çıkıyordu kalplerde
Çakmak çakmak .
Özlemler tutuşuyordu
Alev alev
Fitil gibi .
Kor gibi idi gerçekler
Tutulamaz .
Buzullar gibi idi düşler
Dipleri görülmez .
Umutlar bulut gibi idi
Ha yağdı ha yağacak misali .
Susuzluktan çatlamış toprak gibi idi
Yürekler
Patladı patlayacak .
Odaklaşmıştı gözlerde sevgi
Yaşattı yaşatacak .
Ve kuduz köpekler gibi idi nefret
Öldürdü öldürecek .
 


BOŞLUKTAYIM
 
Yapıştı rüzgar tenime ,
Sarmaş dolaşız
Kırk yıllık hasret giderir gibi
Kafam düzensiz bir kitaplık
Karma karışık ,
Takıldı köpüklü dudaklarına
Dalgaların
Dağılıyorum .
 


SAKAL
 
Ne kadar da sıkı fıkı idik
Seninle
Kaderimi de sakladın
Sevincimi de .
 


HASRET GİDERMEK
 
Gözlerimde gideriyorlardı hasretlerini
Kimi arıyordu orada
En son baktığı
Boğaz sularını
Kimi
Çiçek pasajında
Çubukta midye ile yudumladığı
Terlemiş bira bardağını
Ve
Garson Selim’in
Merhaba’sını
Arıyordu orada .
Afrika’da açlık var
Zengin ülke sofralarındaki
Artıklar onları yaşatmaya yeter
Açlıktan ölüm   İNSANLIK SUÇU .
 
 

AĞAÇKAKAN KUŞLARI
 
Afrika ormanlarında
Ağaçkakan kuşlarının değil
Aç insanların
Hiddet dolu dişleri
Kemiriyor
İnsanlık ağacının dallarını
Şu anda .
 
24 Nisan 1991
 
 

YARININ HASRETİ
 
Bulutlar dizi dizi
Bulutlar güvenli
Bulutlar gururlu .
Toprak aç
Toprak susuz
Toprak ağlamaklı .
Kuvvet toprakta
Umut bulutlarda yaşar
Koşuşsun bulutlar
Çarpışsın göklerde
Işık olsun su olsun .
Yıkansın umutlar
Duru duru insin yerlere
Yükselsin başlar yerden dimdik
Sarılsın umutlar ve güç birbirine
Yarın artık başka bir gün olsun .
 


UMUT AĞI
 
Bir ağdır atmışız denize
Karmakarışık .
Bekleriz saati gelsin ,
Ha çektik , ha çekeceğiz .
 
Bir ağdır atmışız
Karmakarışık .
Ve biz uykuya dalmışız ,
Gelir takılır diye deliklerine
Günlük nafakamız .
Bir ağdır bekler denizde ,
Habersiz
Kendisine takılı kalan umutlardan ,
Sabır daha uzun ağ ipinden
Zaman ,
Durdurulmuş artık
Nasırlaşmış kalplerde .
 


GEÇİŞ
 
Ne güzel şey açılmak enginlere
Küçücük bir sandalla
Dümeni sadık ,
Yelkeni mert ,
Küreği gurur dolu bir sandal .
Ne güzel şey
Esen rüzgarın sesine
Bir ıslık çalarak
Egemen olan - Rotadır - deyip sandalımızda
Rüzgarla dost olmak çizdiğimiz yolda
Sonra
İndirmek yelkenleri rüzgar pusu kurduğu zaman
İnanç dolu kollarla
Yapışmak küreklere
- Ey dost nereye ?
Diyenlere
Sallamak güven dolu kollarımızı
Bizi bekleyen kıyıları göstermek .
 


KÖRFEZDE SAVAŞ VAR
 
AGİK bir özlem ,
Savaş bir gerçektir .
 
Dünyanın gidişi
Camcı misali ,
Küçük çocuk
Dolaşır sokak sokak
Kırar camları .
Sokak sokak dolaşır babası
Bağırır camcı diye
Takar camları .
 


BEŞİNCİ MEVSİM
 
Ne kırlangıçların göçü
Ne de papatya tarlaları
Kışta yazı yaşadılar bazıları .
Bazıları da deniz suyuna sarkıtınca ayaklarını
Yazın geldiğini anladılar.
Bu doğa onların değil
Ne bu güneş ne bu rüzgar
Ne bu gök ne de bu yıldızlar .
Dört mevsimin renkleri yok onlarda
Umutlar
Hep o beklenen
Beşinci mevsimin rüyalarında .
 


YENİDEN DOĞUYORUM BEN
 
Sesin bir şarkıya dönüşmüşse kulaklarımda
Bakışların çakılmışsa gözlerimde
Bir çerçeveye asılmış gibi
Anılarda duyduğum sıcaklık ve ürpertiyi
Yaşıyorsam her an
Bil ki
Ölen zamanla birlikte
Yeniden doğuyorum ben .
Ve zaman salıncağında
Seninle beraber değilsek eğer
Ve de sen zaman karşı verilen
Bu savaşta yorgun ve bitik düşmüşsen
Ve  bazen yanımdayken
İmgelerinin kanatlarında benden uzaklaşmışsan
Bil ki suç anılarımın ve sevginin değil
Çünkü bir yerde güçsüz olmak suç değil .
Özgürlüğün her harfini kanla yazanlara ,
 


ONLARIN KANI
 
Kan kaybettim ,
Miktarı ölüm sınırı .
Kan verdiler
Demek oluyor ki ölmem gerekmiyormuş .
Yarı kalmış işler çoktu gerçi ,
Ne yazık ki
Tamamlamak için hepsini
Geri verilen hayatımın artanı
Bu işe yetmeyecek .
Kan kaybediyor şu anda sahnesinde hayatın
Binlerce insan özgürlük için
Belki de onlara kan veremeyecekler .
Ve kimi ölecek şafaktan evvel
Bir daha dudaklarında emmeden
Memleket güneşini
Kimi de ölecek koyu karanlığında gecenin
Uğurunda öldüğü toprakları
Son bir kez doyasıya görmeden .
 
Amiral Bristol Hastanesi
6.12.1964
 


AHMAKLIĞIN ÖYKÜSÜ
 
Yıl 1945 aylardan Ekim ayı
Gözyaşı ile sevinç
Buluşuyorlardı
Şaşkın yüzlerde .
Ve Tarancı’nın   Otuz beş yaş şiiri gibi idi
Hayat
Ne yazık ki
Ölenlerin çoğu daha otuz beşinde bile
Değildiler .
Ve yine o günlerde
On yaşında çocuk
Habersizdi ölümünden
Cephelerde çarpışan kardeşinin
Ve yine mine gibi idi gök
Masmavi
Ve yıldızlar göklerde göz kırpıyordu
Ve belki de ölüler
O yıldızlarda idiler .
Ve
Olabilir ki
Bir ahmaklığın öyküsünü
Anlatıyorlardı durmadan
Birbirine .
 


MUCİZE
 
Çok zengindi doğa ,
Güzellikler vardı yaşanacak ,
Sözler vardı söylenecek güzellikler için .
Mevsimlerle değişen doğa örtüsünde ,
Çıldırtan renkler vardı .
Ağaçlar vardı ,
Soyunup , giyinip , süslenen
Yıl boyunca .
Dalarlın ve telgraf tellerinin sürekli konuğu ,
Kuşlar vardı ötüşen ,
Anlatır gibi birbirine
Doğanın çıldırtan gizemini .
Ve de bunların dışında
Evrenin ve doğanın en büyük mucizesi
İNSAN vardı .
Ben yalnızca İNSAN ’larla paylaşabildim
İç dünyamı.
Bir sonbaharda ,
Koparken yapraklar
Hayat damarlarından ağacın ,
Bir İNSAN ’ın ölümünü çağrıştırdığı için
Duygulanırım .
Ölen yapraklar ,
Gerçek anlamda kimi ağlatmıştır ki .
 


TANRI KADAR KUTSAL OLAN
 
Açlık sofralarında
Seviyi paylaştılar doyasıya
Dost dedikleri insanlarla
Bir somun ekmeği paylaşır gibi .
Ve o anda
Dünyada
Milyonlarca göz ödüyordu
Yaşları ile
Açlığın bedelini .
Çaldılar yüzlerinden milyonların
Mutluluğun son umutlarını
Alamadılar yalnız o mutsuz insanlardan
İçtikleri su
Özledikleri ekmek
Emdikleri hava
Ve Tanrı kadar kutsal olan
Özgürlüklerini .
Böylece anladılar ki artık
Aşka susamış bir orospu gibi
Elinden almak çok zor belalısını
Ve bir yerde
Ne aşağılık gücü yeterli oluyor paranın
Ne de sahte soyluluğu bir zamparanın .
 


DOYMAZLIK
 
Sahip olmak istediler tek başlarına
Her şeye
Ve de ancak
Ulaşamadıkları olabilirdi
Ortak malı insanların .
Herkesin ortak malı idi
Gökler
Ay ortak
Güneş hepimizindi
Tüm insanların
İmgelerini ışıtıyordu yıldızlar .
Ne var ki
Onlar mala açtılar
Hiçbir şeyi
Bölüşmeyecek kadar
Kıskançtılar .
Ve de
Sonunda
Aya da el attılar
Ve bir gün
Ona sahip oldular.
 


YAŞAMA GÜDÜSÜ
 
Ölüm onların içinde idi
Onlarsa
Yaşamla kol kola .
Öyle bir anlatım vardı ki
Yüzlerinde
Sanki ,
El ele verip
Ölümü öldüreceklerdi .
Burası Montreal
Royal Victoria Hastanesi
Kanser bölümü .
Bilimin utkusunu gördüm
İnsanların
Umut dolu gözlerinde .
Devleti gördüm
Başucunda hastaların .
Gönüllüleri gördüm
Yüreklerini ve duygularını koymuş
Hastaların yanına .
Ve ben şu anda
Dünyanın bir ucunda
Seyrederken insanoğlunun
Olağanüstü
Yaşam macerasını
Bir an ruhum takıldı
Zamanın kanatlarına
Ve dolaştım
Savaş alanlarının
Kan bataklarında boğulan
İnsanlar arasında .
Montréal 29 Şubat 1993
 


SOLMAZ ÇİÇEK
 
Son bir şarkı daha söyleyelim beraber
İstersen bu
Daha önce söylediğimiz
Bir şarkının sonu olsun .
Örneğin şöyle desem
Ne değişebilir kalplerimizde
İki ayrı bahçede
Çiçek topluyorduk bir zaman
Daha ne sen bağlamıştın demetini
Ne de ben
Çiçekler tez soluyordu ellerimizde .
Bahçenin sonunda karşılaştı gözlerimiz
Düşündük
Birleştirince ellerdeki çiçekleri
İkimiz
Uzun zaman yaşayacak
Bir demet olur muydu acaba .
Solmaz demet yaşadı uzun zaman masamda
Aynı güneş aynı hava
Besliyordu çiçekleri
Solmazlığın gururu vardı yapraklarında .
Mutsuz haber tez yetişti
Keder sardı , buruşturdu
Kaderinden habersiz bir çiçeği .
Çiçek gitti
Demet kaldı
Yas kapladı çiçekleri
Demet öldü
Biz kaldık
Koyulduk baştan kır yoluna
Ayrı ayrı bahçelerde
Solmaz çiçek aramaya .
 


İNSAN DENİLEN
 
Bir yanda
İran körfezinde
Leşleri karabatak kuşlarının
Can çekişen balinalar
Alaska ‘ da
Beyaz balina da Sinop ‘ ta
Yani
Mutlu azınlığı
Hayvan uyrukluların
Vicdan imparatorluğunda
Brigitte Bardot ‘ nun .
Etyopya ‘ da
Sudan ‘ da
İskeletleri
Derisini taşımaktan yorulmuş
Çocukların .
Öbür yanda
FAO
Yani Birleşmiş Milletler yasasında
‘’ Açlıktan ölmek
İnsan toplumunun yüzkarasıdır ‘’
Diyerek kurulmuş bir örgüt .
Ve de sen
Görerek tüm bu gerçekleri
Düşünen
Duyan
Algılayan
Sağduyu sahibi
En gelişmiş hayvan
Yani
İNSAN
Olarak yaşayacaks



ÇALAR SAAT
 
Uğraşma beni uyarmaya
Ben uykuya tutkunum .
Düşlerim , gerçek dostlarım benim
Yaşamın tüm çamurlarını
Onlarda yıkıyorum .
Beni uyarmaya uğraşma
Çünkü uykuda bile duyuyorum .
Benden bir şey gizleme
Biliyorum aslında kimlere ne verip
Karşılığında ne aldığımı .
Çalar saat uğraşma benimle
Düşkünüyüm bu uykunun .
Bir gün gelecek
Sen yorulacaksın çalmaktan
Ve de tam o anda
Uyaracak seni suskunluğum
Ve sen suskunluğumun gizini çözeceksin .
Yine bil ki
Her zaman hayallerimde güzeldin
Yine bil ki sen
İkimiz de bugüne dek
Özlediğimiz anı yaşayamadık
Çünkü ikimiz de bir gerçekten korkuyorduk .
Birimiz utançtan
Birimiz de içteki umudu yitirmekten .
Ve birden
Aramızda yıllar var dedi çalar saat
Yıldırım gibi gür idi sesi
Aramızda yıllar var
Hala bu neyin bekleyişi .
 


UTANÇ
 
Uygarlık diye diye
Övünçle sunulan önümüze
Gökdelen
Empire State ,
Uzay mekiği Discovery
Yani insanoğlunun fezadaki oyuncağı ,
İnsan beyninin imge boyutunu simgeleyen
Uçağın yarı hızındaki tren TGV ,
Manş Tüneli
Kıtalar arasındaki hasreti gideren ,
BM
Birleşmiş Milletler
Uluslararası politika sahnesine
Komedi kumpanyası
Yani bütün dünyanın düşlediği
Evrensel barışın izdüşümü örgüt ,
Ve
Melodramın son perdesinde
NATO
Yeni bugüne dek
Hak ve haksızlık karşısında
Yerini saptayamamış askeri DEV .
Birden ,
Bu görkemli sahneyi kökünden sarsan
Çığlıklar duyuluyor Bosna ‘ dan .
Bosna ,
Savunmasız insanların
Gün boyu ölüme nöbet tuttukları
Talihsiz topraklar .
Bir çocuk yalvarıyor
Hıçkırıklarını boğarak boğazında ,
Gizli bir radyo mikrofonundan
Sesleniyor
Bu haçlı seferinde taraf olan
Milletlerin tüm insanlarına yakarıyor .
Ölüm başucumuzda ,
Uzaklaştırın
Daha vakit varken
Üstümüzden
Bu yapışkan , karanlık karabasanını ölümün .
Yarın kimin için doğacak güneş ,
Kimleri örtecek yarın
Mavilikleri göklerin ,
Kayarken yıldızlar sonsuz boşluklarda
Kimlerin hayatı noktalanacak o anda .
Kimlerin ,
Çatlayacak dudakları
Susamış toprak misali ,
Geciken bir somun ekmek
Nasıl öldürecek
Karına saplanmış bir süngü gibi
Aç insanları .
Ve de nasıl verecekler
Bu ölüm robotları
Savunmasız insan cesetlerinin hesabını
Peygamberlerine .
Bir yönde boyunlarında
Haç
Yani Hazreti İsa ’nın şiddetten uzak olan simgesi
Öbür yönde
Küfreder gibi emirlerine Peygamberin
Yirminci yüzyılın en büyük utancı
Hortlayan Haçlı Seferleri .
 


ACIDIR BU YIL İSPANYA PORTAKALLARI
 
Bir dikta rejimi yıkıldı
Yıkanlar ölülerdi .
 
Siz beş kişi
Bir şafakta kavuştunuz
Otuz sekiz yıl önce
Bilbao , Bask , Valadoid , Barselona ve Valansta
İspanya insanlarının
İnsanca yaşamları için
Gözlerini kırpmadan
Canlarını veren
Dostlarınıza .
Ve Passionaria ‘ nın
Kara vicdanlara bir tokmak gibi inen
Dizleri vardı dudaklarınızda .
Çünkü
Yerlerde sürünerek yaşamaktansa
Ayakta dimdik ölmek yeğdir
Diyordu Passionaria .
Mutlu olun kardeşler
Yüzeyde coşku görülmüyorsa bile
Sevgi ve umut
Derinde dalga dalga
Doldurmuş kalplerini
İspanya insanlarının .
Kıvansın ruhlarınız ki
Kuduza tutulmuş gibi
Ve korkudan saldıranlar
Kiralık beş cellat bulamadılar
Yani doyurmak için aç karınlarını
Ölüm kararı verilmiş beş kişinin
Boyunlarındaki cendereleri sıkacak
Beş çingeneyi boşuna aradılar .
Halbuki onlar açtılar
Sıkacakları cenderelerin
Bedellerine muhtaçtılar .
Bu mevsim
Portakal mevsimidir İspanya ‘ nın
Ve yas içindedir portakal çiçekleri ,
Ölüm kokusu sindi bahçelere ,
Acıdır bu yıl portakalları İspanya ‘ nın .
Nisan 1976
 


SUÇ AĞACI
 
Devam edecekse daha
Göz yaşların
Git artık şu ağacın dibine ,
Nice gözlerin ıslaklığı var
O topraklarda .
Neden suçlusun sanki
Sen
Damarlarında duyunca
Ilık baharın dolaştığını ,
Bahar kadar saf
Bahar kadar temiz
Bahar kadar canlı olanı
Özlemende mi kabahat .
Doğa bile dayanamadı
Bu çıldırtan mevsime .
Anı gelince
Zorladı dalların uçlarını ,
Tomurcuklar çiçek oldu
Ve her genç kız gibi
Bir sarhoşluk içinde bekledi
Tanımadığı erkeğini .
Onun erkeği polen ,
Halbuki
Senin durumun böyle değil ki ,
Saf
Temiz
Masum
Dediğin çiçek ,
Kabul ediyor da sevgilisini ,
Karşılıksız ,
Konuşmadan ,
Anlatılmamış bir aşkla ,
Sonra veriyor kendini ona ,
Döl yapıp
Üretiyor da neslini
O suç değil
Çiçek gene masum
Çiçek gene saf
Çiçek gene bakir .
Neden ,
Sana karşı doğa bu kadar acımasız ,
Biliyorum ,
Çünkü onun erkeği doğa
Onun erkeği polen ,
Halbuki senin erkeklerin
Onun kadar saf değil .
 
30.04.1942
 


BİLİNÇSİZ
 
Sınır konulmamış göklerde ,
Dolaşır barış içinde
Ayrı ırktan kuşlar .
 
Göç gönüllü ,
Dolaşım serbest ,
Kuşlar habersiz bu nimetlerden .
 
Renk şöleni içinde ,
Çırparken kanatlarını
Gönenç dolu kelebekler ,
Ömürleri saatlerle sayılı ,
Onlar ,
Habersiz bu acı gerçeklerden .
 


AÇLIĞIN SESİ
 
Önce açtılar göklere
Ellerini
Beklediler uzunca
Şafaklarda aydınlanamadı umutlar
Sonunda
İçlerinde boğdular
Açlığın seslerini .
 


MUTLULUĞUN YARISI
 
Hep
Bulduk sandık sevdiklerimizde
Aradığımız mutluluğu
Gelip dayanıncaya kadar
Düş kırıklığı .
Arkamıza baktık
Önümüzdeki yılları gördük
Ve de yine gördük ki
Mutluluğun kalan yarısı
Beki de
Artık yaşanmayacak yıllarda kalıyordu .
 


ADALET
 
Kızlığını çaldı
Sırp askeri
Ölüm yüzlü Boşnak kızın .
Yoktu
Bu davanın konuşan tanığı .
Bir ağaç ,
Bir mezar taşı ,
Bir köpeğe çıktı davetiye
Yargıç sustu
Dava düştü .
 


MOR
 
Mor idi o gün her şey
Sevgi mor idi
Mor idi kıskançlık
Aç gözler mor idi
Mor idi menekşeler
Ufuklar mor idi
Mor idi şafak
Ve de mor idi sonbahar .
Sevgim koşuyordu bu morlar arasında
Sev metken yorgun
Dudaklarım mor idi .
 


İPTE SALLANAN DÜNYA
 
Eğer sonu böyle ise
Kafamla birlikte
Kocaman bir dünyayı
Çekecekler ipe .
 


BARIŞ BARİKATLARI
 
Uğur Mumcu ve hayatlarını barış ve kardeşlik uğruna kaybedenlerin anılarına
 
Durdurun
Durdurun parmakları
Dondurun
Tetikler üzerinde .
Dondurun
Dondurun elleri
Sapında
Lanetli bıçakların .
Durdurun ,
Kaygan zeminde yaşamın
Kayıp giden
Aptalca
Ölümleri durdurun .
Siz
Dünya sanatçıları ,
Kalkın ayağa
Yemin edin
Ant için ,
Aktığı sürece
Tek bir damla
İnsan kanı
Söz etmeyin
Ne güzelliğinden
Göz ve dudaklarından yarin
Ne de saçlarından ,
Ne bahardan konuşun
İçinizi harmanlayan ,
Ne ağlatan hüzünden
Ne gizeminden gökyüzünün
Mehtabın ve yıldızların görkeminden ,
Ne de
Saltanatından güneşin .
Birleşin
Birleştirin kalemlerinizi
Fırçanızı
Küskünüzü
Ve
Her türlü sazınızı
Sesinizi sözünüzü birleştirin .
Arklar açın güzellikler taşıyan
Kalplere
Ve
Yalnız
Sevgi , şefkat , kardeşlik , barış
Barikatları kurun
Kan selinin önüne .
 


PANTALONUN VİCDANI
 
Canlandı gözlerimde
Pantolonumun delik olduğu günler .
Dudaklarımdaki ıslığın
Gurur dolu edası vardı .
Caddelerde gezen avare gözler
Takılıp adımlarıma
Etimle alay ettiler .
Günler geçti
Avare gözler
Hayran gözler
Takıldılar bu kez
Pantolonun çizgilerine
İçlerini çektiler .
Bilirim
Olsaydı eğer pantolonumun gözler
Üzdü diye onarlı
Lanet okurdu kendine .
 


OLUŞUM
 
Kökler hasret giderdi yağmurda .
Dallarda yeşil şölen var .
Güneşe hasret tomurcuklar
Vermek için muştusunu
Çiçek saltanatının ,
Sabırsız bir bekleyiş var dallarda .
 


TAKVİM
 
Sorma nerden anladığımı
Değişen mevsimleri
İlkbaharın
Umut dolu çizgileri
Yaz deyince
Karmaşık halkalar olur .
Sonbaharın
Umutsuzluk çizgileri
Gelip dayanınca kış
İnsan yüzünde donmuş sorular olur .
 


BARIŞ HASRETİ
 
Güneşle doğarsın her şafakta
Güneşin batışında sen varsın .
Yıldızlar göklerde yansıtır hayalini
Saman yolunda sen varsın .
Dudaklarımda yanar her an hasretin
Hayallerimin ötesinde sen varsın .
Gözlerimde buğulanırsın buram buram
Nefesimde sen varsın .
 
 

KURTARAMIYORUM
 
Engin bir denizin ufkunda
Patlayacak fırtınanın
Habercisi idi o gözler .
Sünger avcısının
Yediği vurgun gibi
Denizlerin dibinde kayboldum .
Gizem dolu gözlerin derinliklerinde
Bir yosuna takıldı kalbim
Kendimi kurtaramıyorum .
 


KALPLERDEKİ MEZARLAR
 
Her ölümün ardından üreyen nefret
Her nefretin kara yoldaşı
Umutsuzluk .
Mezarı gibi mevsimsiz solan çiçeklerin
Göz yaşlarında şekilleniyor
Anılar
Hıçkırıklar isyanları boğar gibi
Düğümleniyor boğazlarda
Acılar .
 


FİNCAN FALI
 
Yaşanacak bir kadehte
Yaşam boyu
Yaşamadığım günler .
Sigaranın dumanında
Ulaşacak göklere
Yıllar boyu
Ulaştıramadığım dualar
Tanrıya .
Bu fincanın telvesinde
Anlatacak
Falcı
Meşrebine göre
Dünümü
Bugünümü
Yarınımı
Ödülü de
Bir
Ağzına sağlık olacak .
 


UMUT
 
Yaşam nedir ki sevgili dostlar
Aramak değilse eğer
Gerçek mutlulukları .
Düşlersin önce bunu
Daha sonra
Sürdürür düşlerin yaşamlarını
Kanatlarında umutların .
Ve de
Umut nedir bilir misiniz dostlar
Tutun ki bir gün
Doğmayacaksa bile güneş
Yeni güneşlerin var olacağının
İNANCI ‘ dır dostlar .
 


KARA
 
Yağmurlar kara yağıyor
Kara kan gördün mü hiç .
Gördün mü hiç
Ölüm karartırken
Dermansız insanların yaşamını .
Böylesine kepaze
Böylesine rezil
Böylesine aşağılık bir dünyayı
Ve onun sahte
Çok yüzlü insanlarının
Göğüs kafesinin
İçini gördün mü hiç .
 


ANISIZ ÇOCUKLUK
 
Yaşamadın ki olsun
Çocukluk anıların
Duymadın damarlarında
O çağın sıcaklığını ki
Anlatacağın tek bir öykün olsun .
Yanı başında
Dağıttılar da
Sevgiyi kucak kucak
Alamadın payını .
Anımsarsın belki
Yarı kalan bir oyundan
Hıçkırarak eve dönüşünü
Silerdin gözyaşlarını tek başına .
Hasta yatağında
Değmedi anlına
Şefkat ve sevgi dolu bir el .
Zorlarsan da belleğini anımsayamazsın
Belki de gezdiğini tek bir gün
Çocuk bahçelerinde .
 


KUŞKU
 
Beni öylesine şaşırttın ki
Ölümünle ,
Hep inanmamıştım
O sevginin büyüklüğüne
Nedense ben .
Hayatını
Avuçlarımda noktaladığın
O son anda ,
Okurken gözlerinde
Yirmi beş yıllık bir sevginin öyküsünü ,
Öylesine kahroldum ki
Kuşkumdan ,
Yani bir yerde
Düşündüm de ,
Bir sevginin kanıtı için
Ölmen mi gerekiyordu gerçekten .
 


HESAPLAŞMA
 
Bilmem sizde de olur mu hiç
Yırtarken takvimdeki son yaprağı
Duyar gibi olursun
İçinden yitip gittiğini
Birşeylerin .
Hani akıp gider de
Bir anı ırmağının
Hayal kıyılarından
Üç yüz altmış beş günün olayları
Ve
Bir an sürer belki de
Hesaplaşması bunun .
Sonra
Kendi kendine bir söyleşidir başlar
Yitirdiklerim neler
Neler kaldı elimde
Ve de daha cesursan eğer
Ayrıca
Daha büyükse kaybettiğin değerler ,
Ciğer dolusu bir yuh be …
Çekersin
Ardından sana el sallayan yılın .
 


GERÇEK
 
Kulaklarımda gömülü
Gerçekler ve yalanlar
Kalbim bir mezar ki
İçinde
Bazen zillete savurduğum
Küfürler yatar .
 


BİZLERE YETER
 
Daha güzel yarınlar ,
İyi niyetli insanların değilse eğer ,
Mutlu
Olmak
Ve gelecek yılları kutlamak için
Kalbimizdeki sıcak kaynaklar
Bizlere yeter .
 


YANARDAĞ
 
Bir yanardağ var içimde patlayan
Alevi ve külleri içe dönük
Ne bir telaş
Ne bir korku yaratır
Lavları çevresinde
Ne de bozuk bir çukur oluşur
Kraterlerinde .
Yanardağ patlarda için için
Kalır heybeti o dağın yerli yerinde
Yanmış tükenmiştir ancak
Umutlar ve imgeler öz benliğinde .
 


GEÇERKEN
 
Altmış üçün
Son kanat çırpışına takılı dileklerim
Sizlere veda .
Çam ağacım yok ki buluşsunlar dallarında
Geçen ve gelecek yıllar .
Yaşam kokulu anılarımı
Sardım şu anın kuru iskeletine
Ve umut dalların uçlarına
Gökkuşağı renklerde sırça oyuncaklar yerine
Astım bir biri ardından
İçimde ışıldayan hayallerimi .
 
21.12.1963
 


TEK KIVILCIM
 
Sönseler de birer birer
Gökyüzünde güneş , ay ve yıldızlar
Ruhumun ufkunda
Sönmeyen en son yıldızda
Sen olacaksın .
Sen varsın içimdeki karanlıkları
Kıvılcımlarla aydınlatan
Gerçekte yaşam
O tek kıvılcım işte .
 


DÜŞLERİN SONU
 
Gecesi yok bu gündüzün sanmıştım
Uğraştım yaratmaya seni kendi içinde
Ruhuna renk katmaya adadım kendimi .
Şafağın yıkanmış ışıkları vardı yüzünde
Yengiden yeni dönmüş bir kahramanın
Gurur dolu edası gözlerinde
Geçmişi yenip
İleriye koşuyordu çılgınca ruhun .
Bir göç idi bu
Bilinmeyen geleceklere doğru
Ve ben duyumsuyordum
Yanı başımda iken
Benden ne kadar uzakta olduğunu .
Yoruldum bir an koşmaktan
Durdun birden yerinde
Uzay kadar uzak
Kolum kadar yakın bir aradan
Tutamadım artık seni .
Yıkadım umutlarımı
Batan güneşin ışıklarında
Savurdum rüzgarına akşamın
Onları bir daha
Nerede kucaklayacağımı bilmeden .
 


YOLLAR
 
Sen gidersen yolun belli
Nasılsa kavuşurum .
Ben gidersem
Yolum sorun
Beni artık bulamazsın .
 


GEÇMİŞE GEZİ
 
Yelken açtım geçmişe
Şişirdi anılar yelkenlerimi
Vardım yetmiş yıl öncesine
Bir de bugüne baktım da
Harabeler gördüm sonunda .
 


YARIŞMA
 
Sana biraz para versem
Biraz da
Ün , saltanat filan falan
Sonra
Dön desem yüzünü
Aynasına zamanın
Haydi unutmadan
Bir de kopya versem sana
Bu yarışmada ödül
Kendini tanıyamayanındır Desem .
 

RAHATLAMAK
 
Son haykırışıdır bu dalgaların ,
Denizin dudaklarında kızgın köpükler
Sanki küfredip rahatlar
Çarparak kayalara .
 


UMUT AĞACI
 
Kalbimde yeşeren
Ve benden uzaklarda oldukça
Her an içimde yaşayan
Tüm mevsimlerime renk katan
Sensin .
Sen süslerin umut ağacımın dallarını
Bir çam ağacı süsler gibi .
Ve ben
Çocukluğumda bile
Mutluluğumda bile
Mutluluğu kendine haksız gören
Dünyayı kendine dert edinen
İçimde güneşler yaratan sensin .
 


KUYUDAKİ AY GİBİ
 
Kuyulardan
Mehtabı çeker gibi
Anılar ve hayaller
Dolmaz sarkıttığın kovaya .
Yakalayamazsın mehtabı
O daima güler sana
Yakalarsın belki bir gün
Belki de
Anı ve hayallerini
Ancak onlar bazen güler
Bazen ağlatırlar seni .
 


BAYRAMLAR
 
O bayramlar ki kalplerin buyruğudur
Takvim yapraklarının değil
O bayramlar ki
Dost kalbinden dost kalbine
Sevgi taşır , can taşır
O bayramlar ki
İnsanın insana
Tek bir damla gözyaşı akıtmadığı
Bir gün de gelecektir
Beni yaşama bağlayan
Bu bayramın bekleyişidir .
 


SEN Kİ BÜYÜKLERİN BÜYÜĞÜ İDİN
 
Sen ki ,
Göklerde olduğunu söyledin
Bize gönderdiğin elçilerinle ,
Adın kutsal olmayacak
Söz verdiğin cennet
Ne yerdedir ne göklerde .
İstenç ve buyruklarına
Artık boyun eğilmeyecek .
Çünkü biz ,
Senden günlük ekmeğimizi istedik
Onu bizden esirgedin .
Günahlarımızı bağışlayacağını söyledin ,
Ve bize de ,
Başkalarının suçlarını bağışlamamızı emrettin .
Çünkü tüm bu günahların mimarı sendin .
Fena deneyimlerden uzak tut bizi ,
Kötülüklerden arıt diye ,
Yalvardık sana .
Sen ise ,
Kan , gözyaşı , fuhuş , yalan .
Ve her çeşit çirkefin batağında
Yaşattın bizi
Hesap sorulmadı hikmetinden
Çünkü sen büyüklerin büyüğü idin .
Ve her şeyi gönlünce yapan varlıktın sen ,
Yani bir yerde ,
Sen
Kandın , gözyaşıydın , işkenceydin ,
Yalandın , riyaydın sen .
 


TANRIYA CEHENNEM DİLEKÇESİ
 
Küçük çocuk
Noel Baba almış dileklerini ,
Aktarmış Tanrı katına
O küçücük kalbinin ,
O kocaman duygularını .
Küçük çocuk
Sen güzeli ,
İnsanca olanı istedin
Tüm dünya çocukları için
Yaşam boyu
Bu soylu dileklerini
Yine de
Taşıyacaksın umutla içinde .
Şunu çok iyi bil ki ancak
Bugüne kadar sana anlatılan Tanrı
Döktüğün gözyaşlarını
Paylaşamayacak seninle asla .
Çocukluk yaşlarımızda keşke
Bize sevdirebilselerdi
Gözleri yaşlı bir Tanrıyı .
Sen ise bugün ağlıyorsun ,
Tanrının hata ve günahları için
Sonra ,
Buharlaşacak sıcacık kalbinde
O günahsız gözlerindeki yağmurlar .
Ve de gözyaşı bulutlarında
Şekillense de
Yine
Afrika ’nın ,
Asya ‘nın ,
Aç ,
İlaçsız ,
Savunmasız ,
Korumasız
Ve umutsuz
Çocukların yüzleri
Şunu bil ki küçük çocuk ,
Tarif edilen sana
O , Tanrı var ya
O yine de
Değil açlıktan ölenlerin ,
Açlığı yaratanların
Yanında olacak.
 

DOĞA DEĞİŞİRKEN
 
Sonbahar üflüyor nefesini
Soğuk dudaklarında rüzgarın
Yağmur tutturmuş şarkısını pencerelerde
Söylüyor ama
Lisanı anlaşılmaz bu türkünün
Giriyor bir yaşına daha
Milyarlarca yıldır var olan doğa .
Ve şu anda kırk altı numaralı odada
Ölümünü bekliyor bir çocuk
Daha sekiz yaşında
O da yaşıyor şimdi sonbaharını .
Koridorlarda fısıldıyor hemşireler
-         Durumu kötü , umutsuz –
Bir anne bekliyor başı ucunda
Heykel kadar cansız
Ve korkudan donmuş yüzünde
Ve cam kadar soğuk dudaklarında
Çizmiş yolunu gözyaşları .
Uluyor rüzgar dışarıda ıslanıyor toprak
Ağaçlar soyulmuş hayattan
Ancak yeni doğacak bir hayatın
Habercisidir yapraklardaki ölüm .
Kırk altı numaralı odada
Bir çocuk var şimdi yaşı sekiz
Küsuratı dün gün ile sayılıyordu
Bugün belki saatle .
Hıçkırıyor bir anne durmadan
İsyan ile yalvarış düğümlenmiş dudaklarında
Gözler soyunmuş hayattan .
Son nefesini alacak bir çocuk şimdi
Fakat bu ölüm
Başlangıcı olmayacak artık
İlk yazda başlayacak yeni bir yaşamın .
 
AMİRAL BRİSTOL HASTANESİ
05.12.1964
 


OLACAKSAN EĞER
 
Ya saman ol
Bir kez doyurur hayvanı
Ya tohum ol
Hem doyurur
Hem de yeni taneler doğur .
 

ANLATMAK İSTİYORUM
 
Boşlukta
İddiasız kuşların kanat çırpışını andırır
Doğa ve yaşam çevremin tam ortasında
Düşüncelerim .
Benliğimi bir balık ağı gibi saran
Sonra duygularımı tutsak alan
Sonunda küçücük ve bencil hazlarla
Elcil benden bencil bir ben var etmeye uğraşan
Duygulardan söz etmek
Ve binlerce ozanın
Yüz binlerce dizesinde var olmayan
Bir anlatımla anlatmak istiyorum .
 


BEKLEMEK
 
Beklemek ama neyi .
Dağ eteğinde
Serpilmiş , zehirli mantar gibi
Yan yana çadırlar .
Mevsim kış
Zehir dolu sular içinde
Yıkanıyor gibi kaplar .
Güneş bırakıyor yerini
Gecelerde
Gaz lambalarına .
Bir somun ekmeğin
Bekçisi gibi insanlar
Nöbet tutuyorlar
Karşılamak için yardım arabalarını
Katık yok .
Bilinci içinde bunun nöbet bekleyenler
Bir şeyler bekliyor herkes ,
Nereden ?
Nasıl ?
Devletin eli kısa
İstiyor
Yetişemiyor .
Tanrının hükmü güçlü , eli uzun
Ve birden irkiliyor
Dini bütün insanlar
Devlete sığınma hayal
Tanrıya sığınanların durumu ne hal .
 

GÖKLERE MERHABA
 
Gündüz ve gecenin salıncağında
Sallandı ömrüm 78 yıl .
Salladı salıncağı
Ömrümün fırtınaları
Yerli yerinde idi her şey ,
Doğada
Tek idi Güneş ,
İmparatoru doğanın
Tek idi Ay ,
Kölesi güneşin .
Dostluklar kurdum onlarla ,
Bazen ben taşıdım onları içimde
Bazen de onların içinde hayal ettim
Kendimi
Sormadım hiç
Yaşlarını onların
Ölümsüzlüğe ölçü bulmak zor .
Yoktu herhangi bir beklentisi
Hiçbirinin .
Ne bekler Güneş
Ne bekler Ay
Uranus ‘ tan
Neptün ‘ den
Dünyadan
Sakin , telaşsız
Doğar , yaşar kaybolurlar her gün
Yeniden doğmak için
Evrenin yatağında .
Yalnız olamadı yakın dostluklarım
Takıları gök kubbenin
Yıldızlarla .
Arada bir göz kırptılar
Baygın bakışlar ile
Gökteki kıvılcımlar bana .
Bazıları da
Seyrederken ben
Akıp gittiler
Ulaşılmaz bir sonsuzluğa
Sanki benden de
Bir şeyler koparıp götürüyorlarmış gibi
Biz dünyanın ,
Yıldızlar evrenin ölümlüleri idi
Sanki .
Güneş ve mehtapla dostluklar kurarken
Daha sonraki günlerde
Bir merhaba daha
Olanaklı oluyor da ,
Tek birine yıldızların
Selam deseniz de
Bu
O yıldıza son selamınız oluyor.
 


TAKVİMDEKİ YAZ
 
Ne biz merhaba diyebildik
Yaza
Ne de günaydın dedi o
Bize
Takvime baktım
Yaz dedi .
 


KAFA
 
Bu savaş
Ayakta dimdik
Eğilmeden durma savaşıdır .
Pusuya yatmış gece
Önleyebildi mi doğuşunu güneşin .
Dayan kafa
Dayan
Seni ayakta tutan
Olsa bile şu kalbin
Gör ki ,
Yaşadığını anlatacaktır ancak
Çilekeş beynin .
 


ÜŞÜYORMUSUN
 
Kar örtmüş toprağın altında
Üşüyor musun .
Yok dedi içimdeki ses
O kadar sıcak ki onun dünyası
Dört mevsimi yaşayacak
Toprak altında .
 


BİLİNMEYENLER
 
Ne soruyorum kendime
Ben kimim
Ne de öğrenmek istiyorum
Karşımdaki kim .
Bilinmezler içinde
Biz dostuz sapına kadar .
 


BİZ DERT HAMALIYIZ
 
Arkalıklar vurulmuş kalbimize
Biz dert hamalıyız dostlar
Dert hamalıyız .
Biz dert taşırız dostlar
Dert taşırız .
Açlık ölümün insafına sığında dostlar
İnsafına sığındı .
Biz ülkelerden alırız yükümüzü
Ve de
Dünyaya egemen
Şefkat saraylarına taşırız dostlar
Saraylara taşırız .
Sanmayın yoktur saygımız
Yük taşıyan hamalların terine
Onlar bir yük altında ezilir dostlar
Biz Dünyanın yükünü taşırız .
 


İKİ BİN YILINA BEŞ KALA
 
Yaşasaydı Cahit Sıtkı eğer
Yolun yarısını
Otuz beş yazmazdı bir kalemde belki .
En büyük aşkları otuz beşte yaşayıp
Hani , şakaklardaki akları da boyayıp
Dante gibi , o da tutar
Ömrün başındayız derdi kim bilir .
Çocukça bir ruh ,
Ölmeye görsün bir kere ,
Yolun yarısı
On beş de oluverir yirmi de bir anda .
Biz ne yetmişlikler gördük
Yetmişlik .
Sen yaşına bakma be dostum
Kalbin hangi yaşta atıyorsa
Zamanı doyasıya
O yaşta yaşa .
 


FAL
 
Bir göz gerek görmek için
Dibine değin telvelenmiş ,
Kalbimdeki gerçeği
Geçmişim karışmış geleceğe ,
Önce yarını yaşamışım
Sonra yarın bugün olmuş
Telve telve üstüne
Dağlar yamaçlar , göç olmuş
Kuş olmuş telve , haber olmuş
Deve olmuş
                    Sabır olmuş
Nokta olmuş ,
                    Gözyaşı
Telvelenmiş kalbimde
Umudu gören olmamış
Umut erimiş kalbimde .
 


EGOİZM
 
Anımsarım ,
Güneşi söndürüp , yıldızların üzerine
Bulutları perde perde
Çekmek istediğim anıları
İstemezdim ,
Mehtabın sular yüzünde oynaşmasını
Telgraf tellerinde ,
Sevişen kuşları taşlamak gelirdi içimden ,
Acılarıma aldırış etmiyorlar diye
Kıskanırdım ,
Loş ormanların ruha esenlik veren sessizliğini
Tatlı dedikodularını yaprakların .
Küserdim ,
Ne varsa sevinç dolu doğada ,
Daha sonra
Kalmadı kızgınlığım
Kıskançlığım ve küsüm
Anlatınca bana bir gün
Sırlarını kederim .
 


GÖNÜLDEKİ ÇAĞLAYAN
 
Bağırır çağırır durur insanlar
Durmadan koşarlar para peşinde .
Malın mülkün esiri olanlar
Yanıldıklarını anlayacaklar günün birinde .
Her şey geçer bu dünyada ,
Ölüm her an yanı başımızda
Kazansan de pek çok şey
Fakir de olsan
Ne önemi var bunun
Eğer gönül dolu seviyorsan
Ve de gönül dolusu seviyorlarsa seni
Gönüldeki sevgi çağlayansa
Etrafına iyilikler sun .
Durmadan yüreğin sevgi dolsun .
Haydi bırak kavgayı sen de
Bir gün biliyorsun
Tüm kötülükler sona erecek ,
Yalnız şefkat , sevgi ve iyilik üret kalbinde .
Önce kendinle barış
Sonra barış tüm dünya insanlarıyla
İşte o zaman diyeceksin
İyi ki gelmişiz dünyaya .
 

GÜZEL DÜNYA
 
Güzel bir dünya
Bir kişi ile de kurulur ,
Kurulamaz binlerce insanla ,
Dost diyebilirisin birine
O artık senin dünyan olur ,
Tek yasası sevi olan bir dünya
Sevi demektir dost
Dostluğun evreni sevi
Coşkudur umuttur dostluk dünyası .
 


LEŞ KOKAN VİCDANLAR
 
İftiraların kirlettiği
Bataklık gibi ağızlar ,
Dudaklarda sürüngen salyaları gibi akan
Yalanlar ,
Bir çirkefi,n nefes alışıdır .
Göz çukurlarında gördüğün
Leş kokan bir vicdanın
Göze yansıyan ,
İki karanlık noktasıdır .
 


MEVSİMLER
 
Sorma nereden anladığımı
Değişen mevsimleri
Yüzlerde asılı barometreler
İlkbaharın umut dolu çizgileri ,
Yaz deyince
Anlamsız halkalar olur .
Sonbaharın umutsuz halkaları
Gelip dayanınca kış
Donmuş sorgular olur .
 


PALAVRA
 
Ya
Biraz daha gözyaşı ,
Ya da
Biraz fazla kahkaha
Bir daha
Bir daha
Bir daha
Kalan kısmı yaşamın
Aslında bir palavra .
 


RÜYA
 
Rüyama girdi bu gece
Afrika ‘ daki kardeşim
Tiennanmen ‘ deki Çinli arkadaşım ,
Bir sesle irkildim sonra
Aya giden de İNSANOĞLU
Özgürlük için direnen de
Bir ekmek için köşelerde
Avuç açıp dilenen de .
 


SON KIYI
 
Biliniz ki ,
Çektiğim bunca acı
Besliyorsa hala düşlerimi
Gök kubbeyi ışıtan son yıldız gibi
İçimde yanıyorsa hala imgelerim
Dünyadan soyutlanmış gecelerimde ,
İşte duygular ırmağının ulaşabileceği
Son kıyıdır bu .
 


SONSUZLUK
 
Hangi yaşta olursan ol ,
Doğan her şafak
Yeni umutlar şekillendirir kalbinde .
Son nefesini vereceğin günün
Şafağında bile
Belki de
Güzel bir gün batışının
Umudu vardır içinde .
 


ŞAFAK
 
Uzun savaşın sonunda
Sapladı şafak bağrına karanlığın
Altın hançerini .
Boğuldu kana
Bir anda
Doğa .
Ve
Doğadaki tüm varlıklar
Umudunu yeni bir günün
Ve esir alınamayacak
Güneşi
Selamladılar .
 


YÜKSELEN DUVARLAR
 
İmgelerim ,
Ve onların ötesinde yaşayan gerçekler arasında
Yükselen duvarlar işlendi yıllar boyunca
Umut kırıklığı taşlardan
Taş taş üstüne
Yığınlar taşınamayacak kadar ağır
Zaman kırılan umut parçalarını
Birbirine yapıştıran harç gibi .
O duvarın ardında ölüme bırakılmış imgeler
Solmuş bir yüz gibi
Yıl yetmiş üç ,
Artık ne boyum ne de kollarım
Yetişebiliyor tutmak için ,
Damarlarımda dolaşan kan gibi
Sıcaklığını duyduğum öksüz kalmış
Hayallerimi .
 


BENDEN SONRA
 
Sizinle başlayacak
Benden sonra olacak her şey .
Yaşam savaşının anlamı
Sizinle şekillenecek .
Ölüm anında göreceksiniz
Kanayan parmaklarımda
Uçlarını topladığım dikenlerin .
Görerek uzaklardan
Yürüdüm
Aşarak duvarları
Kara dumanların
Umut kıvılcımlarına doğru .
Ömrüm
Ancak onu görmeye yetti
Şimdi siz
Koşacaksınız o ışığa doğru
Yakalayıp
Gerçeğe dönüştürmek için
Yaşadığım günlerin
O güzel imgelerini .
 


AĞLAYAN GÖZLER
 
Ben şiirlerimde hep çekindim
Bahsetmekten yarin saçlarından .
Kimin umurunda idi göz rengi
Sevgilimin ?
Bir gözden konuştuysam eğer
Hep ağlayan gözlerdir onlar .
Ve de o gözler
Yalnız kendisi için değil
Belki de dünya için ağlardı .
 

GÖNÜLLERDE BARIŞ
 
Attılar da demir kelepçeleri
Düşünlere ,
Sonunda
Ateş oldu sözcükler .
Ve de eritip utanç cenderesini ,
Demirden keskin ,
Kurşundan ağır ,
Ölümden de kara oldular
Ve
Bir daha
Fikirler ancak fikirlerle
Çarpışsın diye
Sokakta barış oldular .
 


TAKVİMDEKİ SON YAPRAK
 
Yok zararı uzaklarda olsak da
Anılarımız ıslanırken bu gece
Göz pınarlarımda
Sizin yanınızda olacağım
Benim gözlerimi de yaşayın
Göz yaşlarımı da .
 
31..12.1987
 


BİLANÇO
 
Bakıyorum da arkama
Kaybolmuş zamanların parçalarından
Neler yapılabilirmiş meğer .
Sonunda ak saçlarım döküldü önüme
Aslında kaybolmuş zamanlar onların akında gizlenmişti .
Saçların akı
Hayat bilançomu da aklar mı diye düşündüm .
Bilançoya şöyle bir baktım da
Benden öncekilerden çok şey almışım .
Ve de
Daha az şey bırakacağım
Geleceklere .
Ve böylece anlıyorum ki şimdi
Yaşlanmanın en acı sonu
Düşünen
Algılayan
Ve
Duyan insanın
Ödemek için arkasında bıraktığı
Borç yığınlarını
İçindeki ateşin
Ve acımasız zamanın tükenişidir .
 


MUŞTU
 
UĞUR MUMCU ‘ YU SONSUZLUĞA UĞURLARKEN
 
Ne tarikat
Ne ırk
Ne de kin vardı
Akan göz yaşı selinde
Barış ve Kardeşlik ağından
İnsanlığa yansıyacak
Aydınlığın muştusu vardı .
 


BİR TABUT DEĞİL BİR UMUT İDİ
 
Bir tabut değil
Bir umut idi taşınan omuzlarda ,
Çam ağacı dimdik
O da şahit oluyordu o anda ,
Rüzgarın alıp götürdüğü
Bir yaprağına ,
Ne var ki baharla beraber
Bir yenisi gelecek
Umut ise
Kalplere ve mezara gömülecek .
Gerçek sevgi
Çıkar duyguları öldüğünde hayat bulur .
 


ÇEŞME
 
Biz sebil çeşmesiyiz
Gelen içer kana kana
Dua eder bir Oh ! çeker içinden .
Giden içer
Gönenç doğar içine yol boyunca .
Çeşme kurur
Gelen basar küfürü
Giden bakar hışımla
Boynu bükük çeşmeye
Lanet kusar içinden
Ve o anda
İki damla su akar
Kurumuş çeşmenin gözlerinden .
 


RUHLARDAKİ EROZYON
 
Ya doğuşunu önlediler
İnsanların içinde
Sevinin
Ya da yediler onu
Aç kaldıkça .
 

TAŞIMACILIK
 
Ölüler
Yürüyerek gidecek değil ya
Mezarlarına
Bir taşımacılık işi bu
Aslında
Ve
Söyledi papaz son sözünü
Alesta bekleyen
Mortocular
Taktılar kancalarını mallarına
Böylece taşıdılar
Yetmiş beş yılın ürününü
Arabalarına .
Halbuki tabuttaki
Daha birkaç gün önce
O da
Evine patates taşımıştı .
 


KIPIRDAMIYOR
 
Bir tarafta
Yalan dolan ,
Kin ihtiras ,
Fuhuş şehvet ,
Kan intikam gözyaşı .
Bir tarafta
Kağıt kalem ,
Bir de kafa ,
İşte sana
Yıllar boyu
Değişmeyen malzeme .
İster boya
İster yont
İster oyna
İster söyle
İster yaz
İnsan denilen yaratık
Diker de
Altmış katlık binaları
Bu kokuşmuş bataklıkta
Kıpırdamaz
Bir çoğunun kalbine hiç bir şey
Kıpırdamamış
Kıpırdamıyor
Bu kafa ve yürekler de
Sonsuza dek kıpırdamayacak .
 


EMEKLİ
 
Aşktan emekli oldum
Maaşım anılarım
Yorgun kalbim
Geçinemiyor .
 


BEN
 
Korunmak için Ben ‘ i çevreleyen çirkeften
İçimde bencil bir Ben yaratmayı
Başaramadım .
Çıktı üçüncü bir Ben ortaya .
Ne verebildi kendinden bana
Hiçbir şey de alamadı Ben ‘den
İçimde bir saniye yaşayamadı .
Kaldım yine kendi Ben ‘imle .
 


BİR GÜNLÜK SAVAŞ
 
Her şey ,
Bir gün daha yaşayabilmek içindi .
Umutlar ,
Hep bu günün karnında
Yarın doğacakmış gibi
Bir günlük yaşam için
Çaldılar
Bir günlük yaşam için
Sattılar etlerini
Bir gün sonra
Bulmak umudu ile
Hayatlarının erkeğini .
 


BİR BAŞKA OLSA DA
 
Bir başka olsa da yeni dünyan
Gök mavisi de olabildiğince başka olsa
Kuşların kanatlarında taşınan
Gün ışığı aynı olacak .
Bir başka olsa da çam ağaçları
Dilekler ve dualar aynı olacak .
Başka olsa da duvardaki takvimler ,
Yırtılan son gün aynı olacak .
Büyük kentlerdeki caddeler başka olsa da
Topuklar altında kaldırım sesleri aynı olacak .
Kalpler başka ülkelerde çarpsa da
Umut ve hasretler aynı olacak .
 
20.12.1981
 


ŞARKIM VE ONLAR
 
Kalbime işledim türkümü ,
Aldım kalbimi
Dudaklarıma ,
Sonra
Dudaklarımı sokağa döktüm .
Bu talihsiz ,
Bu öksüz şarkıma ,
Bir tekme attı sokak yolcusu .
Sevgiye susamış
Başka biri ,
Kaldırımda buldu şarkımı ,
Kalbini kalbime ,
Dudaklarını dudaklarıma ,
Şarkımı şarkılarına kattı
Aldı
Beraberinde götürdü .
 


YARINKİ ŞAFAK
 
Bir mahkum bekliyor şimdi hücresinde
Yarın şafak vakti
Okunacak suçsuzluğunun kararı .
Yıkılacak sessiz duvarlar dizi dizi ,
Gözler takılmayacak artık
Duvarda yapraklaşan zamana ,
Girmeyecek artık her gece rüyasına
Özgürlük denilen sevgili .
Bir kalp girecek şimdi yirmi beşine
Güneş kadar sıcak
Gölge kadar sakin
Fırtına kadar telaşlı                                   
Az sonra kavuşacak sevgilisine .
 
 
 
 
 
 
 
 
  Bugün 2 ziyaretçi (3 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol